YURTDIŞINDA DAVA AÇMAK YA DA DAVALI OLMAK
Globalleşen ve düzleşen dünyamızda iş adamlarımız hızla yerini almakta ve Türkiye de global aktör olma yolunda ilerlemektedir. Globalleşmenin farkına varılmadan önce, uluslararası ticaret olarak adlandırılan sınır ötesi ticari faaliyetlerin doğal sonucu olarak, iş adamlarımız ve Türkiye Cumhuriyeti devleti zaman zaman yurtiçinde ve çoğu zaman ve daha fazla olarak da yurtdışında yargı sürecinde davacı veya davalı olarak yer almışlardır. Günümüzde hızla büyüyen dış ticaretimiz, işadamlarımızın yurtdışı hukuksal prosedürlere katılımını da büyümeye paralel ve de doğru orantılı olarak artırmıştır.
Ülkemizde her nedense millet olarak çok iyimser ve iyi niyetli olmamızdan veya aceleciliğimizden ve bir an önce işlemi tamamlamak ve harekete geçmek arzusundan kaynaklanıyor olsa gerek, özellikle batılıların ve kısmen de global meydan okuyucu “global challenger” olarak nitelendirilen ülkelerin iş adamlarının hiç ihmal etmediği ve öncelikle yaptığı, muhatabının mali ve hukuki durumunun araştırılması, hukuken geçerli ve bağlayıcı ve ileride doğması muhtemel ihtilafları kendi yararlarını ve malvarlığını gözetecek ve sağlama alabilecek şekilde sözleşmeler yapmayı, sorun doğduğunda da yetkili yargı yerini ve uygulanacak hukuku da kendisi için en sağlam ve ekonomik olarak gördüğü biçimde düzenlemeyi ihmal etmişizdir.
Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da, satılan malı veya yurt dışına yapılan yatırımı, navlun alacağını, tazminatı ve tüm hakları adeta bağışlarcasına bırakmak zorunda kalınmıştır. Çok büyük ümitlerle yurtdışına yatırım yapan iş adamlarımızın, kendi deyimleriyle ceketlerini alıp Türkiye’ye döndüklerini, yatırımlarının bulunduğu ülkeye gidiş için vize dahi alamadıklarını, yaptıkları ihracatla vergi rekortmeni olup daha sonra da tahsil edemedikleri alacakları nedeniyle tüm varlıklarını kaybeden iş adamlarımızın batışlarını yazılı ve görsel basında izledik ve bir hukukçu olarak birçoğuna uzaktan da olsa bizzat tanık oldum. Testi kırıldıktan, hukuk yolları tamamen bitirildikten sonra gelindiği için de, pek fazla bir şey yapılamadı.
Bu çalışma ile bu tür sorunların yaşanmaması için batılıların asırlardır yaptıkları ve uyguladıkları, ülkemizde de müdebbir ve ihtiyatlı tacirlerimizin aynen benimsedikleri ve uyguladıkları önlemler, testi kırıldıktan sonra da yurtdışında davacı veya davalı olarak yargı sürecinde, zarar görmeden ve haklarını alarak dönebilmek için yapılması gerekenler hakkında kısa bilgiler sunmayı amaçladım.
Testinin kırılmış olması ile genellikle yargı süreci başlatıldığından ve artık yargı sürecindeki hak kaybı sonucunu doğurabilecek süreler söz konusu olduğundan, bu çalışmamızın peyder pey yayınlanması sırasında, çalışmamızdan yararlanabileceklere çalışmanın sonunu beklememeleri için, yurtdışında dava açılması aşamasından başlamak istiyoruz.
Yani sondan geriye doğru gideceğiz.
I. YURT DIŞINDA DAVA AÇMAK YA DA AÇILMIŞ DAVADA DAVALI OLMAK
Uluslararası platformda yer alan ticari bir kuruluş, gerçek veya tüzel bir özel kişi, herhangi bir nedenle yurt dışında ve yabancı bir yargı çevresinde dava açmak veya açılmış bir davanın davalısı olmak durumunda kalabilir. Bu sadece uluslararası ticaret yapan veya ticari olmayan ilişkilerde bulunan kişiler için olabileceği gibi, hiçbir uluslararası ilişkisi olmayan, yurt dışında hiç bulunmamış gerçek veya tüzel kişilerin de karşı karşıya kalabileceği bir durum olabilir.
Yabancı pazarlara ürün satan ihracatçının mal bedelini alamaması, sattığı malın tahsil ettiği parasının malın alıcısının kendi ülkesinde iflas etmesi sonucunda iflas masası tarafından masaya iadesini talep etmesi, ithal ettiği malın taşıma sırasında hasarlanması, yolculuk yaptığı ulaşım aracının kazasında yaralanması veya böyle bir kazada aile bireyinin hayatını kaybetmesi, internet ortamında ele geçirilen kimlik bilgileri kullanılarak dolandırıcılar tarafından yurt dışında borçlandırılması, fikri mülkiyet haklarının yurt dışında tecavüze uğraması gibi örnekleri saymakla bitirilemeyecek nedenlerle, yurt dışında dava açmak veya açılan bir davanın davalısı olmak durumunda kalınabilir.
Her iki durumda da, yurtdışındaki bir yargı sürecinde taraf olunduğunda, yabancı mahkemede veya tahkim heyetinde herkes doğrudan davasını açıp takip edebilir ve kendisini savunabilir. Ancak bu tür davalarda, uzun yıllar yapılan hukuk öğrenimi sonrasında sürekli eğitimle hayatiyeti sürdürülebilecek hukuk bilgi ve deneyimi ile hukuk davalarının takip edilmesi, dava sonucunda bir sürprizle karşılaşılmaması için adeta bir zorunluluktur.
Yurtdışında açılmış veya açılacak olan bir davanın, mahkemenin veya tahkim yargılamasının yapılacağı yerde avukatlık yapma yetkisi ve ruhsatı olan bir avukat vasıtasıyla takip edilmesi, hem davanın sonucu hem de yargılamanın yapılacağı mahkemede uygulanacak olan usul yasalarındaki usul kurallarını bilmemekten kaynaklanabilecek hak kaybının önlenebilmesi ve gereksiz seyahat ve tercüman masraflarından kaçınmak için elzemdir.
Bu durumda yurtdışında açılması düşünülen bir dava veya açılmış olan bir davada davalı olarak alınmış olan mahkeme tebligatı ve ekindeki cevaplandırılması istenen dava dilekçesi veya sair adli evrak (icra emri, ödeme emri, istihkak iddiası ve benzeri) nedeniyle tebligatı gönderen mahkemeye verilecek savunma için, zaman kaybetmeden süratle, mahkemenin bulunduğu ülkeden yetkin, deneyimli ve güvenilir bir avukat bulmak gerekecektir. Yurtdışı davada ilk adım, bu davayı takip edecek avukatı bulmakla atılacaktır. Müteakiben de avukatla anlaşma yapmak, avukata vekalet vermek
, davayla ilgili delilleri mahkemenin bulunduğu ülkenin resmi diline tercüme ettirmek ve avukata iletmek gibi işlemler yapılacaktır.
II . YURTDIŞINDAKİ SORUN İÇİN DOĞRU AVUKATI BULMAK
Yurtdışı ile ticari veya gayrı ticari ilişkiye girecek olan herkesin, iş yapılacak ülkede konusunda yetkin bir hukukçu ile çalışmaları ve ilk adımı atmadan önce o ülke mevzuatı ve yabancı yatırımcı veya tacirden beklenenler ve yükümlülükler konusunda sürekli destek almaları ve bilgilendirilmeleri, uluslararası girişimlerin ve operasyonların temel taşıdır. Diğer bir söyleyişle, “olmazsa olmazıdır”.
İşin başında bu gerekliliği ihmal edenlerin ise, dava yoluna gitme zorunluluğu ortaya çıktığında geç de olsa, davayı açacak veya açılmış davayı yürütecek avukatı bulması gerekecektir.
Yurtdışında tanımadığınız bir ülkede avukat seçmek çok büyük hassasiyet isteyen bir konudur. Kendi ülkenizde, aynı şehirde yaşayan ve çalışan avukatlar arasında bir seçim yapmak için dahi güçlükler yaşanırken, binlerce kilometre ötede yabancı bir ülkede davanızı takip edecek bir avukatı seçmek ve bulmak büyük güçlük arz etmektedir.
1. Önce davanın açılacağı veya açılmış olduğu ülkenin hukuku hakkında bilgi edinmek gerekecektir.
İhtilafın yargıya götürüleceği ülkenin hukuk sistemi hakkında bilgi edinmek gerekecektir. Mahkemenin bulunduğu ülkedeki hukuk sistemi, görevlendireceğiniz avukat yönünden ve davada taraf olma ehliyeti yönünden, seçeceğiniz avukatın avukatlık yapma hak ve yetkisinin bulunduğu yerler açısından önemlidir. Burada önemle belirtmeliyim ki, davanın açılacağı ülkenin hukuku avukat seçiminden çok daha önemli başka konular açısından da önemlidir. Örneğin, davanın görüleceği ülke ile mahkemenin vereceği kararın tenfiz edileceği ülke hukuku arasında, verilecek kararın tanınma ve tenfizini mümkün kılmayacak çatışan hükümler bulunması, davaya taraf olma ehliyetini ortadan kaldıran hükümler bulunması. Bu konuları ileride ayrı bir başlık altında inceleyeceğiz.
Örneğin; A.B.D.’de doğan bir ihtilaf için A.B.D.’nin herhangi bir yerinden avukat tutmak, ekonomik yönden tercih edilmeyeceği gibi davanın gidiş ve aşamalarını takip yönünden de sorunlar yaratabilir. Texas’ta görülecek bir dava için, New York’tan bir avukatla anlaşmak hukuken mümkündür. New York’ta avukatlık yapma yetkisi bulunan avukat, ayrıca Texas için de yetki edinmemişse, Texas’ta mahkemelere avukat olarak giremeyecektir. Texas’lı bir meslektaşını yetkilendirecektir. Davanın giderlerini artırabileceği gibi, davayla ilgili olarak müvekkil doğrudan Texas’lı avukatla muhatap olamayacaktır. Aynı sorun Kanada ve Avustralya gibi commonwealth ülkeleri için de geçerlidir. İngiltere’de de aynı sorun vardır. Londra Barosu’na kayıtlı avukatla anlaşıp, İskoçya’da görülecek bir davayı İskoçya Barosu’na kayıtlı olmayan bir avukat olmadan yürütmek mümkün olmayacaktır.
Davayı takip için görevlendirilen avukat, temyiz mahkemesinde dava takip yetkisine sahip olmayabilir. İngiltere, Fransa gibi.
2. Davanın ceza veya hukuk davası mı olacağının, her iki türde davalar ve işlemler gerektirip gerektirmeyeceğinin de bilinmesi ve saptanması gerekir.
Seçilecek avukat ceza avukatı ise, hukuk davalarında yetersiz kalabilir. Veya hukuk avukatı, ceza davasında yetersiz kalabilir. Davanın ceza veya hukuk davası, ticari dava, taşımacılık davası, sigorta hukuku, deniz taşıma hukuku, hava taşıma hukuku ağırlıklı dava olması gibi dava niteliklerine göre avukat tercih edilmesi, takip edilecek davadaki başarıda birinci derecede etkin olacaktır.
3. Davanın görüleceği mahkeme, bulunduğu yer, hakimi, tarafsızlık, adil yargılama yapılıp yapılmadığı konularında da edinilecek bilgi avukat seçiminde önemli olacaktır.
Yabancı ülkede açılacak davayı takip edecek avukatın bilgi, deneyim, etkinliği bu bilgilere göre seçimi etkileyici nitelikte olacaktır. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde açılması düşünülen davanın görüleceği mahkemenin bulunduğu yer, hakimin ve tarafların ırkı, ülkedeki siyasal sistem ve iktidarın etkisi, hakimin tarafsızlığı veya önyargılı olması gibi unsurlar, bu unsurları taşıyabilecek mahkemede etkili olabilecek avukatın niteliklerini de belirleyici olacaktır. 1980’li yıllarda Nijerya’da petrol kaçakçılığı suçlamasıyla alıkonulan Türk bayraklı tankerin ve tutuklanan mürettebatın, müsnet suçun varlığını gösterecek delil veya emareler bulunmamasına rağmen mahkemece sadece hükümet baskısıyla yıllarca tutuklu kaldığı hala hafızalarda yerini muhafaza etmektedir.
Bazı ülkelerde hakimler, o bölgede yaşayanlar tarafından seçilmektedir. Hakimin seçim bölgesinde taraflardan bir tanesinin, hakimi seçen çoğunluğun desteklediği bir kişi veya kuruluş olması halinde, görevlendirilecek avukatın da mensup olduğu camia bu davada hiç de göz ardı edilmeyecek bir etken olacaktır.
4. Davanın açılacağı ülkede ve kentte faaliyette bulunan avukatı bulmak:
Açılması düşünülen veya açılmış olan davada görevlendirilecek doğru avukatı
bulmak ve birden fazla aday bulunduğunda aralarında en uygun olanı seçmek, davanın akıbetini belirleyecek ilk önemli adımdır.
Genellikle davanın görüleceği mahkemenin bulunduğu şehir veya yakın çevresinde bürosu bulunan avukatlar tercih edilir. Bu tercihte avukatın, mahkemenin bulunduğu yeri tanıması, davaya bakacak hakimlerle ilişkisi, hakimlerin prensiplerini, tecrübe ve bilgisini bilmesi, başka şehirlerden tutulacak avukatların seyahat giderleri etkin olmaktadır. Bu tercih genellikle doğru olarak nitelendirilebilirse de, her zaman doğru olmayabilir. Örneğin Fransa’nın küçük bir kentinde, uluslararası karakterde davalardan ve hukuk uygulamalarından uzak bir mahkeme önüne taşınmış olan bir dava ve aynı kentin bu tür davalarla nadiren karşılaşan hakimi ve kent avukatları karşısında, bu tür davaların sıklıkla görüldüğü ticari faaliyetlerin yoğun olduğu kentlerden konunun uzmanı avukatı görevlendirmek ve onun seyahat giderlerini olumsuz değerlendirmemek, davadaki başarıyı büyük ölçüde sağlayacak bir seçim olacaktır.
İş adamlarımızın bu konuda takip ettikleri birinci yol, söz konusu ülkede daha önce hukuki sorun yaşamış bir meslektaşlarından veya tanıdıklarından tavsiye istemektir.
İkinci yol ise o ülkedeki konsolosluğumuza başvurarak, konsolosluğun önereceği avukatlar arasından bir seçim yapmaktır. Konsolosluklarda, tanınan ve tavsiye edilebilecek avukatların bir listesi daima bulunmaktadır. Bu avukatlar arasında özellikle Türkçe iletişim kurabilecek avukat veya avukatlık büroları genellikle vardır.
Üçüncü bir başka yol ise, hukuki yardıma ihtiyaç duyulan şehir veya ülkedeki tanıdık iş adamlarından, Türk kültür dernekleri, sosyal yardımlaşma kurumlarından bilgi istemektir.
İnternetin sunduğu kolaylıklardan yararlanmak ve internet ortamında avukat aramak da dördüncü bir başka yoldur. İnternet ortamında yüzlerce hatta binlerce avukat bilgisine ulaşmak her zaman mümkündür.
Beşinci bir seçenek de, hukuki yardıma ihtiyaç duyulan şehrin barosuna başvurmaktır. Bazı ülkelerde barolardan başka kuruluşlar da bulunmaktadır. Örneğin İngiltere’de “law society”ler ( London Law Society gibi) bulunmaktadır. ABD’de mahalli barolar dışında, avukatların ihtisaslaştıkları ve çalıştıkları konularla ilgili olarak kurulmuş barolar da bulunmaktadır. Customs and Trade Lawyers Bar Association, Pilot Lawyers Bar Association gibi. Bu kuruluşlar ve derneklere de başvurmak suretiyle üyeleri olan avukatların iletişim bilgileri temin edilebilir. Burada karşılaşılabilecek ilk sorun, barodan veya mahalli kuruluştan gelecek olan ve çoğu kez onlarca avukatın arasından, en uygun avukatı seçebilmektir.
Altıncı yol, hukuki yardıma ihtiyaç duyulan şehirdeki, bölgedeki veya bulunmaması halinde en yakındaki ticaret odasına başvurarak tavsiye edebilecekleri avukatları sormaktır.
Bu sayılanların dışında daha birçok başvurulacak kuruluş veya takip edilecek yöntemler bulunabilir. Ancak bu konuda tavsiye edebileceğimiz en iyi yöntem, ortada henüz sorun yok iken iş yaptığınız ülkeden avukatlarla, önceden irtibat kurmak ve ileride gerekirse yararlanabileceğiniz avukat veya avukatları belirlemektir.
Başlangıçta bir avukatla çalışılmamışsa, bu durumda Türkiye’de sürekli çalıştığınız avukatınızla birlikte ya doğrudan doğruya yurtdışındaki avukatı yukarıda örnek olarak bahsettiğimiz yollarla, ya da yurtdışı bağlantısı olan ülkemizdeki avukatlık bürolarıyla temasa geçerek, yurtdışındaki avukat bulunarak veya bulunanlar arasından, dava konusu olayın özelliklerine göre en uygun avukat seçilmelidir.
Bunun ötesinde Türkiye’de sürekli çalıştığınız avukatınızın büyük bir olasılıkla, o ülkedeki meslektaşlarıyla önceden irtibatı vardır.
Yok ise, o zaman yine avukatınız vasıtasıyla yabancı avukatın aranması daha kolay ve çabuk sonuç alıcı olacaktır.
5.2. Bulunan avukatlar arasından uygun avukatı seçmek
Davanın açılacağı ülke ve şehirde, bir avukatlar grubuna ulaşıldığında, bu avukatlar arasından dava için uygun avukatı seçmek de apayrı bir dikkat gerektirmektedir.
1. Bulunan avukatın veya avukatlık bürosunun, menfaat çatışması, “conflict of interest” engelinin bulunup bulunmadığının, davayla ilgili detaylı bilgi verilmeden önce araştırılması ve saptanması gerekir. Temas kurulan avukata, yardımının istendiğinin davanın karşı tarafı ve konusu bildirilerek, bu davada menfaat çatışmasının veya avukat olarak temsil görevini üstlenmesinde başkaca bir engelinin bulunup bulunmadığı sorulmalıdır. Olumlu yanıt alınırsa, diğer konulara geçilebilir.
2. Bulunan avukattan yardımının istendiği dava türüyle ilgili bilgi ve tecrübesi, referanslarının sorulup araştırılması ve bu konudaki bilgi, tecrübe ve beceri ve yeteneklerinden emin olunması gerekir. Meslek rehberleri, reklamlar ve avukatın veya avukatlık firmasının büyüklüğü veya avukat sayısının yüksek oluşunun, davanız için en uygun avukat veya avukatlık firması olacağı anlamına gelmediğini ve tam tersi olabileceğini hatırdan çıkarmamalıdır.
3. Bulunan ve dava için görevlendirilecek avukattan, bu dava için yapılması gerekebilecek masraf ve kendisinin avukatlık ücretinin en üst ve alt sınırlarının ne olabileceğinin bildirilmesini istemek, ileride karşılaşılabilecek sürprizleri önleyecektir. Başta ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesi olmak üzere, avukatlar saat ücreti esasına göre çalışmaktadırlar. Bu ülkelerde özellikle ihtisaslaşmış ve deneyimli bürolarda saat ücreti oldukça yüksektir. Büro çalışanları için dahi verilen hizmetlere göre ücret tahakkuk ettirilmektedir.
4. Seçilecek olan avukat daha önce kendisiyle çalışmış olan bir meslektaş veya tanıdığınız bir avukat tarafından tavsiye edilmemiş ise, avukatın bürosunda ziyaret edilerek görüşülmesi ve çalışma ortamı ile çalışma disiplininin görülmesinde büyük yarar vardır. Seçeceğiniz avukatla yapılacak görüşme sırasında, üzerinde çalışacağı dava ile ilgili sorulacak sorulara vereceği yanıtlar, yanıtların veriliş hızı, düzeni ve detayı avukatın konusundaki deneyim ve bilgisini de gösterecektir. Davayı, vekaleti, dava masraflarını ve ücretini alıp, uzun süre hiçbir bilgi vermeden sessizlik içinde kalan uzak ülkeler avukatlarına sık sık rastlanmaktadır.
5. Seçilecek olan avukatla, avukatın takip edeceği dava, avukatlık ücreti ve masrafları, yargılama giderleri, ücret ve masrafların ödenme zamanı, masraflar ve tahakkuk ettirilen ücretle ilgili bilgileri içeren hesap ve yapılan iş raporlarının müvekkile (iş sahibine) bildirilmesi, hangi işlerin ücrete tabi olacağı
, tarafların hak ve yükümlülükleri gibi konuları içeren ve çok iyi okunup, anlaşıldıktan sonra imzalanacak bir “avukatlık sözleşmesi” yapılmalıdır.
Burada belirtmekte yarar var, sözleşmeler hazırlanırken daha önce başkalarının yapmış olduğu sözleşmelerden örnek olarak yararlanılabilir. Ancak bu yararlanmaktan öte gitmemelidir. Her bir sözleşmenin, her bir cümlesinin ve koşullarının ayrı ayrı, hiçbir müphemiyete yer bırakmayacak şekilde düşünülmesi, irdelenmesi ve uygun görülmeyen koşul ve kelimelerin sözleşmeden çıkarılması, her iki taraf için de uygun ve mutabık olanların sözleşmeye koyulmalıdır. Daha da ileriye giderek, nokta ve virgül ile ve/veya gibi cismen küçük ama işlev olarak çok büyük unsurlar da çok iyi değerlendirilmelidir.
5.3 Seçilen yabancı avukatla davanın detaylarının görüşülmesi
Yurtdışındaki davada temsil görevini üstlenen avukatla, davanın tüm detaylarının görüşülmesi, ilgili tüm delillerin ve belgelerin birer fotokopisinin kendisine iletilerek incelemesinin sağlanması ve açılacak davanın veya açılmış davadaki iddia ve savunmalar, araştırma, strateji ve taktikler müşterek bir çalışma ile saptanmalıdır.
Mümkünse ve dava konusunun değeri itibariyle masraf yönünden olumsuz bir yön yoksa, yurtdışındaki avukatla bir toplantı yaparak, dava hazırlık çalışmalarının bir arada müştereken yapılması ve tamamlanması çok yararlı olacaktır. Yurtdışındaki davayı, yabancı avukatla birlikte yürütecek olan Türk avukatın ve yabancı avukatın davayla ilgili ödev ve sorumluluklarını ayrı ayrı belirlemek gerekir.
Yurtdışındaki davanın da, Türkiye’deki veya dava konusu işin yapıldığı yerdeki delil ve belgelerle kazanılacağını ve bu belgelerin düzenlendiği yer hukuku yönünden de delil değeri veya değersizliği olacağı unutulmamalıdır. Bunun için de, belgelerin delil değerinde olup olmadığı, örneğin kıymetli evrak vasfındaki bir belgenin düzenlendiği yer ve mahkemenin hukuku açısından, gerekli unsurları içerip içermediğinin araştırılması ve sonucuna göre delil olarak kullanılmasına veya kullanılmamasına karar vermek gerekir.
Dava ile ilgili olarak tüm delil ve belgelerin, yurt dışındaki avukata listelenerek verilmesi ve delillerin sunulacağı mahkemenin resmi diline, konusunda uzman ve dava konusu alandaki terminolojiye vakıf (inşaat, mühendislik, makine, kimya, taşıma, mal satımı, fikri mülkiyet vb) deneyimli tercümanlar tarafından tercüme ettirilerek verilmesi ve tercüme edilen metnin tercümesinin de doğruluk ve uygunluğunun denetlenmesi ve sağlanması hayati derecede önemlidir.